Günlerden bir gün bu ´´Tahtacık´´ kendini bir marangoz dükkanında buldu. Buraya yolu nasıl düştü, niye geldi? Bilen yoktu. Dükkanın sahibi Antonio isimli fakir görünümlü, sevimli, güler yüzlü, gülünce gözlerinin içi de gülen, yaşlı biriydi. Yaşlı marangozun burnu kırmızı, parlayan bir kiraz gibi olduğundan ´´Kiraz Dede´´ diye seslenirlerdi.
Marangoz Antonio Usta, dükkanın bir kenarında Tahtacık´ı farkedince mutlu oldu. ´´Ne kadar güzel´´ dedi, ´´epeydir arayıp bulamadığımı, tam istediğimi şimdi buldum! Masamın eksik olan bacağını bununla yapabilirim.´´
Antonio Usta, Tahtacık´ı eline alıp daha bir dikkatle tekrar inceledi. Tepeden tırnağa süzdü. Masa ayağı için mükemmel olacaktı. Şekil vermekte bundan uygununu bulması çok zordu. Daha yeni keskinleştirdiği keseri astığı yerden alıp Tahtacık´ın etrafındaki dış kabukları soyup çıkaracaktı. Eline aldığı keseri kaldırıp yontmaya başlayacağı sırada cılız, derinden, bir ses işitir gibi oldu. Sağ eli, havada, öylece donup kaldı Antonio Usta´nın. İnce, çok ince bir ses cıvıl cıvıl konuşuyordu. ´´Lütfen biraz yavaş kes! Canım çok yanıyor´´