Tükendi
Stok Alarmı“Ateş ile Pervanenin hikayesini biliyor musun?” diye sormuş ve devam etmiş kan sıçramış satırlarına. “Yanacağını bile bile ateşe doğru uçar pervane. Onun ışığına, sıcaklığına vurulur. Cezbeder onu ateş. Akıl kabullenmez bir aşk bu. Pervane heyecanla, aşkla ateşe yaklaşır, etrafında döner. Onu görmesini ister. Ateşe yaklaştıkça küle döner pervane. O aşk onu yakar, yok eder...”
Maşuk bilir miydi Ateş olduğunu?
Bilseydi eğer karşı koyabilir miydi bu yangına?
Hatırlatır mıydı yakıp, kavuracağını?
Peki, Pervanesi vazgeçer miydi bu ışığa kanat çırpmaktan?
Gerçek bir hikayeden uyarlanan “Pervane” eserinin devam kitabında Ateş ile tanışıyorsunuz.
Pervanenin Ateş’i...
Sorun kendinize...
Siz kendi hikayenizde kimsiniz?
Ateş mi, Pervane mi?
PERVANE
Onu tanıdığım zaman anladım evin dört duvar, bir çatıdan ibaret olmadığını. Saçları, kokusu, dokunuşu evim olacak kadar sıcaktı.
İnsan tanır mıydı onun sonunu getirecek diğer yarısını? Görür görmez anlamıştım ben. Tanımıştım, bilmiştim. Elimi bile bile ateşe uzatmıştım, yanmak için bile olsa...
Bu on yıl içerisinde onunla yollarımız çok kesişti, çok ayrıldı. Sandığının aksine hep bir arada değildik. Çünkü o, beni görmüyordu. Etrafı o kadar kalabalıktı ki...
Bu rüzgâra kapılmayı, ne kadar savrulursam savrulayım onun peşinden gitmeyi istiyordum. Neydi beni ben olmaktan çıkaran? Doğrularımdan, değerlerimden uzaklaşmama neden olan; sonunun acıdan başka bir şey getirmeyeceği belli olan bu durumu direnmeden kabul etmemin sebebi neydi?
Kalbim, beynim onun dışındaki hiçbir olguyu kabul etmiyordu. Kendi mezarımı kazdığımı bilmiyordum...