Kadın olmak zordu.
Yıllarca sessiz ve yalnız kadınlar için mücadele eden diğer kadınların hayatları da gün geliyor, benzer yollara çıkabiliyordu.
Eser, bir zamanlar sesini yükseltebilen hatta avazı çıktığı kadar bağırabilen kadınlardandı.
Ve bir gün geldi, sesi kısıldı, gücü tükendi.
Ve gün geldi mücadele etmek değil, hayatta kalmak öncelikleri arasına girdi.
Mücadele etmek, konuşmaktan zordur.
Bunu o da anlamıştı.
Hayatlar bir anda değişebilirdi, bir saniyede. Onun hayatıysa, bir gecede yerle yeksan oluvermişti.
Hayatlar değişebilir. Acı olan, geri dönüşü olmayan yollarda benliğini de kaybetmekti.
Benliğini kaybetmişti Eser.
Kendine saygısını yitirmiş, hayallerini unutuvermiş, ailesini koruyabilmek için sesini kaybetmek zorunda kalmıştı. Sesini kaybeden kadınlar, düştükleri kuyudan çıkabileceklerine umudu olmayanlardı.
Neyse ki onu yalnız bırakmayanlar vardı.
Gözleri gülsün diye çabalayanlar...
Bir gecede değişen hayatından geriye kalan tek güzel şey, dostlarıydı.
Sonra bir ezgi duydu. Gözleri doldu.
Yüreğindeki yaralar kapanmaya fırsat bulamadan tekrar kanadı.
Sonra bir el dokundu eline, bu sefer korkmadı. Bir zamanlar başkalarının hayatına dokunan kadının hayatına bir el, bir yürek dokundu.
Issız bir gece yarısı, bir merhem dokundu yaralarına.
Sonra biri çıkageldi bir gün. Yıllar sonra kendi sesini duydu.
*Şiddete Hayır!* diye bağırdığı o yıllara inat sesi artık daha gürdü.
Bir kadın doğdu küllerinden bir gece, yeniden...