Her taşın bir hafızası vardır.
Bazıları susturulmuştur, bazıları ise yüzyıllardır anlatmaya devam eder.

“Öyle Hikâyeler ki!”, yalnızca taşların, duvarların ve eski yapıların hikâyesini anlatmıyor; bir milletin hafızasını, inancını, mücadelesini ve zamanın eskitemediği mirasını gözler önüne seriyor.

Bazı ibadethaneler vardır ki, insanın yalnızca ruhuna değil, geçmişine de dokunur.
Bazı efsaneler vardır ki, sadece dilden dile aktarılmaz; taşlara, sütunlara, minarelere kazınır.
Ve bazı sırlar vardır ki, onları anlamak için yalnızca okumak yetmez; hissetmek gerekir…

Bu kitap, tarihî yapılar ve onların gizli tanıklıkları üzerine kurulu bir keşif yolculuğu. Kaybolmuş hikâyeler, unutulmuş destanlar, yıllara meydan okuyan yapılar ve onların arkasında yatan sırlar…

Peki, bu sırlar neler mi?
 • Kayseri’de 1284 yıldır ayakta duran caminin bilinmeyen geçmişi ve onu bugüne taşıyan mucize…
 • Efsanelere karışmış Kırk Kızlar’ın gerçek hikâyesi…
 • Binlerce yılın yükünü sırtlanan yedi tuğlanın ardındaki mistik mesaj…
 • Kaderi mühürlenen bir ibadethanenin, depoya çevrilen dört duvar arasındaki fısıltıları…
 • Bir kadının inancı ve azmiyle yükselen kutsal bir mekân…

Bu eser, yalnızca bir kitap değil, bir zaman kapsülü. İçinde yalnızca taşlar, sütunlar ve kemerler değil, bir milletin ruhu, inancı ve geçmişi saklı.

Bu sayfalarda yalnızca tarihî bir yolculuğa çıkmayacaksınız.
Zamanın içinde yol alırken, kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi ve hangi değerleri yaşattığımızı yeniden hatırlayacaksınız.

Eğer geçmişin fısıltılarını duymaya hazırsanız, “Öyle Hikâyeler ki!” sizi bekliyor.
Çünkü bazı hikâyeler anlatılmayı bekler…
Ve bazıları, yalnızca anlayabilene kendini gösterir.

Şimdi keşfetmeye hazır mısınız?