"Cemil, hastanede üç buçuk ay kaldı, kimseyle tek kelime konuşmadı ve kimseye soru sormadı. Babası başta olmak üzere eş-dost, ‘cemil’in eski huyudur’ diye değerlendirdiler meseleyi ve acısına verdiler, ziyaretleri sırasında getirdikleri çiçek sayısı başlangıçta mühim bir yer işgal ediyorduysa da, giderek, hem kendileri hem de çiçekleri seyrekleşti. kimseye sezdirmeden annesiyle, konuştuğu bir akşamüstü ‘hayat’ın ne olduğunu merak etti ve yatağından kalkarak pencereye yürüdü, dışarıya baktı, pek bir şey anlamadı, aynı işi, üç gün üst üste tekrarladı. Durum değişmedi. Kaygıları çoğalıyordu. Bir gün doktora, ‘ben yaşıyor muyum!’ diye sordu, doktorun, ‘maaşallah, turp gibisiniz, cemil bey’ cevabini duyunca yine sustu. İnsanla turp arasında münasebet tesis etmeye çalıştıysa da muvaffak olamadı, sessiz düşündüğü için kimse durumu fark etmiyordu. (...) Hacı hafız’ın oğlu cemil’i bırakmadı. Aldı götürdü. Birkaç gün kendi evimle misafir ettikten sonra, eşin dostun hatırına binaen bulduğu ahşap köşkün, nasılsa ayakta kalabilmiş bir odasına yerleştirdi. Cemil in, Nesteren hanımla başbaşa olduğu bir akşam, elinde bir ud’la çıkageldi. ‘Baban bıraktı bunu sana’ dedi, ‘cemil’i bulursanız ona verin’ demişti. Sustu, derin bir nefes aldı, ‘üç gün sonra da öldü zaten...’ cemil ud’u aldı. Bağrına bastı ve hemen koltuğa çökerek dokundu tellerine: solsan da sararsan yine gül pembe dehensin / rabbim bana bir nimeti varsa o da sensin"Türk edebiyatının sessiz izleyicisi Sefa Kaplan, yazdığı şiirleriyle Behçet Necatigil ödülünü kazanmıştı. Öyküler Seni Söyler’le de hayli ses getirecek "hakiki" öyküler sunuyor okurlarına...Sefa Kaplan, bundan böyle, yalnızca başarılı bir şair değil, başarılı bir öykücü olarak da anılacak...
Yayınevi
:
Oğlak Yayıncılık
2. Hamur