Öykü anlatma, belki de en eski sanattır dünya üzerinde; edebi iletişimin ilk bilinçli biçimidir. Doğuda hala varlığını sürdürür; bir sokak köşesinde anlatıcının etrafında toplanmış kalabalığa rastlamak gayet mümkündür. Batıda ise bu tarihi sanata karşı artan ilginin işaretleri mevcuttur ve halk ozanlarının yeniden doğuşuna tanık olacak kadar yaşayabiliriz belki. İşte o zaman onlara duyulan ilgi o kadar artacaktır ki etrafına toplanan gürültücü kalabalığa hatiplik yapanlar ya da il il gezen politikacılar toplumdan silinecektir. Öykünün eğitici gücünü gösteren en güzel kanıtlardan biri, ilköğretim ve liselerin edebiyat dersi müfredatına eklenmesidir. Bu dönemler tam da hayal gücünün en hareketli olduğu, zihnin hayatın gerçekleriyle dolup taşmadığı, hikayelerin çok gerçekçi biçimde akılda canlandırılabildiği ve akılda kalıcılığının en fazla olduğu zamanlardır.