İmparatorluktan ulus devlete geçiş sürecinin hem edebi hem de siyasi bir figürü olan Memduh Şevket’in iddiasız, gösterişsiz yer yer savruk ama bir o kadar canlı ve duru bir üslupla kaleme aldığı öykülerden oluşuyor Otlakçı. Esendal’ın küçük anları ve sıradan insanların hayatlarını anlatmaktaki özgünlüğü onu Türk edebiyatının en önemli hikâyecilerinden biri yapıyor.
Öykülerindeki atmosferi hayatı sadece izleyerek değil hayatın içinden geçerek kuran Esendal,
ışıklarını uzaktan izlediğimiz pencerelerin arkasında konuşulanlara kulak vermemizi sağlıyor. Memduh Şevket yazını, toplumsalı anlatırken bireyin hikâyesini ihmal etmiyor, insanlığın acıklı hâllerini kendine has bir neşeyle dile getiriyor.
“Çehov eğer Anadolu topraklarında yaşamış olsaydı, adı Memduh Şevket Esendal olurdu.” diyor Ayfer Tunç. Gündelik hayatın sıradan anlarına dokunan hikâyelerini yalın ve özgün bir dille anlatan Memduh Şevket, Türk edebiyatında Çehov’la anılsa da kendine özgü hikâyeciliği ile bugün de güncelliğini korumaya devam ediyor.