*Bu evrenin sualleri bol...
Göz kamaştıran, kafa karıştıran bir konu bu, üzerine düşünmek bile başlı başına bir kaos hali yaratabilir, tıpkı hiç düşünmemenin de yaratabileceği gibi bir kaos. Ama her ne olursa olsun bu dünya bir şekilde dönüyor, bu ağaçlar bir şekilde oksijen üretiyor ve işin özü insan bir şekilde yaşama ayak uydurabiliyor. Doğduğumuz zaman ciğerimizi yakıp ağlamamıza neden olan oksijen hayat boyu ciğerimize yerleşiyor.
Söylemek istediğim şey sevgili okur, her şey olabildiğine, bu sayfalara sığmayacak kadar karışık...
Buraya yazdığım üç-beş cümleden dahi onlarca soru çıkabilirken daha yazılmamış binlerce cümlenin ortaya çıkaracağı sorular beni ziyadesiyle ürkütüyor.
Ama bak, sana anlayabileceğin başka bir itirafta bulunayım. Bu günlüğü yazmaya başladığımda ilk olarak kendime şunu sordum: ‘İnsanlar beni tanımazken benim günlüğümü ya da yazdığım bu mektupları okuma vaktini neden bana bahşetsin?’*
Evet sevgili okur, vaktini kitabın içinden alıntı olan bu yazıya bahşettin. Üç-beş cümleden onlarca soru çıktı. Binlerce cümleden çıkacak sorulara hazır mısın?