Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla başlıyorum. Tüm övgüler Yüce Allah’a aittir. Salât ve selam Peygamber Efendimize, onun ailesine, arkadaşlarına ve onların yolundan gidenlere olsun.Kırâat ilmi, ilimlerin en üstünüdür. Bu ilimle meşgul olanlar da insanların en şereflileridir. Bu ilme hizmet etmiş değerli şahsiyetlerin hayat hikâyelerini sonraki nesillere aktararak onları yaşatmak da bizlerin vazifesidir.Bizden öncekiler bu görevi yerine getirmeye gayret göstermiş, Efendimiz (s.a.v.)’den kendi dönemlerine kadar bu ilme hizmet etmiş kurrâların teracimlerinin nakledildiği müstakil eserler kaleme almışlardır. Bunlardan Zehebî’nin Marifetü’l-Kurrâi’l-Kibâr’ı ve İbnü’l-Cezerî’nin Ğayetü’n-Nihâye’si günümüze kadar ulaşabilmiştir. Hicrî dokuzuncu asırdan sonra ise bu çalışmalar kesintiye uğramıştır. Osmanlı’da da -Hicrî on üçüncü asır sonlarında Eğinli Mehmed Hulusi Efendi tarafından kaleme alınan Esâmî-i Kurrâ Defteri dışında- kurrâlardan bahseden müstakil bir eser yazılmamıştır.Cumhuriyet döneminde ise Cemaleddin Server Revnakoğlu tarafından kaleme alınan İlmi Kırâat Mensupları adlı notlar ve M. Raşid Efendi tarafından kaleme alınan Mir’âtü’l-Kurrâ isimli eser dışında bir çalışmaya tarafımızca ulaşılamamıştır. Osmanlı kurrâlarının teracimleri hususunda böyle bir eksikliğin olması bizi bu konuda bir çalışma yapmaya sevketmiştir. Bu çalışmayı yaparken amacımız, Osmanlı döneminde Kur’ân’a hizmet etmiş değerli şahsiyetlerin adlarını yaşatarak onlara hizmet etmek ve bu vesileyle Allah’ın rızasına erişmek olmuştur.