Tarih boyunca devletler birbirleriyle siyasi iktisadi ve sosyal alanlarda ilişki kurmuşlar ve bunu geliştirmişlerdir. Diplomasi olgusu ise bu anlamda devletler arasındaki ilişkilerin kurulması ve devamlılığını sağlayan önemli bir unsur olmuştur. Devletler diplomatik ilişkilerini elçileri vasıtasıyla gerçekleştirmişlerdir. Devletler arasındaki dil farklılığı iletişim sorununu beraberinde getirmiş ve bu sorun diplomasinin geri planındaki asıl aktörlerini sahneye çıkarmıştır. Tercümanlar Dil oğlanları görevlerinin metni harfi harfine çevirmekten çok içeriği aktarmak olması bakımından dil ve kültür aktarıcısı sıfatları ile elçilik ve konsoloslukların iş bitirici unsurları olmuşlardır. Elçiler gelip geçici iken tercümanların kalıcı olması kendilerini sefaretin gerçek idarecisi konumuna yükseltmiştir.Kuruluştan XVIII. yüzyıl sonlarına kadar Osmanlı Devleti için tek taraflı diplomasinin anlamı Avrupa devletler sisteminden kendini soyutlayarak yabancı ülkelere sürekli diplomatik misyonlar göndermemek buna karşılık diğer ülkelerden gelen diplomatik misyonları kabul etmek olmuştur. Bu misyon dahilinde Osmanlı Devleti’nin yabancı dil öğrenmemekte ısrar eden müslüman yönetici sınıfı çoğu zaman kendi dış ilişkilerinde bile dil bilen gayrimüslim tebaadan kişileri tercüman olarak kullanmıştır. Avrupa devletlerinin Osmanlı tebaasından olan bu kişilere itimatlarının olmaması onları ihtiyaçlarını karşılamak için Doğu dillerini küçük yaşta öğretebilecekleri gençler bulmaya yöneltmiş böylelikle doğudaki etkilerini artırmanın yolunu söz konusu toplumların adet ve dillerini bilen diplomatlar yetiştirmekte görmüşlerdir. Bu sayede tercümanlar diplomasinin kilit aktörlerinden biri haline gelmişlerdir. Görevlerinin içeriği bakımından çevirmenlik dışında aracılık müzakereci gözlemci sözcü kanun adamı maslahatgüzar hizmetlerini de yerine getirmişlerdir. Bu özellikleri ile aynı zamanda görevli oldukları ülkenin hukuk ve teamüllerini de bilen önemli bir bilgi ve istihbarat kaynağı konumuna yükselmişlerdir. Ancak XVIII. yüzyılın sonlarından itibaren yabancı sefaret tercümanları Osmanlı hükümetinin zaaf ve tereddütlerinden istifade ederek her biri kendi devletlerinin çıkarları için çalışmaya başlamışlardır.Bu çalışmada konu hakkında yapılan diğer akademik çalışmalardan farklı olarak Osmanlı diplomasisinde Avrupalı devletler adına çalışan sefaret tercümanlarının ve tercümanlık görevinin ortaya çıkışı aktif olarak diplomasideki rolleri arşiv belgeleri ışığında Osmanlı Devleti’nin bakış açısı ile ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Yayınevi
:
Akçağ Yayınları
2. Hamur