Tükendi
Stok Alarmıİlk baskısı 1933 yılında yapılan Osmanlı Devrinde Zorbalar 86 yıl sonra yeniden gün yüzüne çıkıyor. Osmanlı tarihinde zorbaların ortaya çıkışlarını, güç ve nüfuz edinmelerini bütün açıklığıyla kayıt altına alan Zorbalar, Devlet-i Aliyye’nin adalet düzenindeki çarpıklıklara objektif bakışlar sunması bakımından alternatif tarih de olarak okunmaya pekâlâ elverişli bir metin.
Ahmet Refik’in bu kitaptaki ibretlik tespiti, özetle, zamanını aşan bir toplum gözleminden mülhem: Halkın arzusu hak, adalet ve sükûnla istirahatken, kadısından şeyhülislamına bütün devlet ricali kendi menfaatleri peşinde devlet işlerini boşlamış ve meydan zorbalara kalmıştır. Böylece Kara Yazıcı’dan Dağlar Delisi’ne, Rum Mehmet’ten Katırcı Oğlu’na, Deli Birader’den Şaban Ağa’ya, Cellat Kara Ali’den Deli İlâhi’ye pek çok zorba kendi hakimiyetini kurmuş ve zalim kurallarını koymuştur. Ahmet Refik konuşurken gözünü budaktan sakınmaz:
*Cahilliğin nüfuz sayesinde hâkim olması büyük bir felâkettir. İlmi, marifeti, irfanı, hatta haysiyet ve onuru mahveden en öldürücü hastalık, ilimden ziyade bağlılıkla ortaya çıkan cahillere karşı gösterilen saygı ve itibardır. Bu itibar ve hürmetin ise nüfuzla ortaya çıktığına şüphe yoktur. Bir zamanlar Anadolu’nun en muzlim noktasında türeyen bir cinci hoca, cahilliği ve ihtirası ile beraber, sırf bağlılığı sayesinde uzun müddet herkesin başvurduğu biri olmuştu. Halk hocanın kıymetsizliğine ve ehliyetsizliğine bakmıyordu; onun eteğini veya elini öperek kazanacağı mevkie, alacağı memuriyete bakıyordu. İhtimal ki emeline ulaştıktan sonra, *Hoca Efendi* ile alay bile edecekti. Fakat asıl içtimaî felâket, halkın hocaya yaltaklanmasında, memleketin siyasî idaresinde hiçbir kıymete sahip olmayan bir şahsı yaltaklanmasıyla, hürmetiyle, riyakârlığıyla büyültmesindeydi. Memleketi felâkete sürükleyen şahsiyetler ancak yaltaklanmanın olduğu, hırslı ve izzetinefisten mahrum bir muhit ortasında sivrilirler. Ve bu hal, memlekette ilim ve marifete karşı genç nesillerde büyük bir boşvermişlik husule getirir.*
*Halk mesut olmadıkça, İstanbul’da, kubbe altında oturmayı milleti soymak için dayanak olarak düşünen dimağlar yaşadıkça, padişah saltanatını muhafaza eylemeyi milletin refahına tercih ederek devletin idaresini muhterislere ve ehil olmayanlara bıraktıkça, memlekette pek çok Dağlar Delisi’nin zuhur edeceği aşikârdı.*