Tükendi
Stok AlarmıİNSANLIĞIMI YİTİRİRKEN
"Benim için ‘toplum’ dibini bilinmezliklerin kapladığı korkunç bir şeydi;
asla tek bir mücadeleyle neyin ne olduğuna karar verilebilecek kadar basit bir şey değildi.”
Toplum gerçekleri tarafından işgal edilmiş bir yaşamın hazin veda mektubu… Yozo, ailesinin geleneksel tutumu ile iç dünyasındaki dalgalanmalar arasında sıkışıp kalır. İçine düştüğü bu dehliz, günden güne sonu görünmeyen bir yalnızlığa yelken açar. Bu boğucu atmosferde tutunacak bir dal bulamayan ve aidiyet duygusunu yitiren Yozo için tek seçenek toplumun dışına itilmesi olur. İnsanlığımı Yitirirken, toplumsal kuralların ve belirlenmiş keskin sınırların çerçevesinde varoluşçuluğun adımlarını atmaya çalışan bir yabancılaşma hikâyesidir.
Yazdıkları kadar yaşamıyla da dikkat çeken, Japon edebiyatının öncü kalemlerinden Osamu Dazai, bu eserinde sadece dayatılan yaşam tarzının kıskacında kalmış bir insanın iç dünyasını değil, bir ülkenin sıkışıp kaldığı buhranı da gözler önüne seriyor. Kendi hayatındaki olaylarla paralel kurguladığı itiraf niteliğindeki İnsanlığımı Yitirirken, toplum baskısını, yozlaşmış değerleri ve dışlanmışlığı insanı derinden sarsan yıkıcı bir güçle aktarıyor.
PANDORA’NIN KUTUSU
"Ölümün ve yaşamın, insanların mutluluğunu veya hüznünü belirleyecek bir anahtar
olmadığı hissine kapılıyorum. Ölüler sonuca ulaşırlar, yaşayanlar da geminin güvertesinde
durarak ellerini birleştirir ve dua ederler. Gemi, yavaş yavaş iskeleden ayrılır.”
Hayatı anlamlandıramayan ve melankolik ruh denizinden mektuplara tutunarak kurtulmaya çalışan bir gencin hikâyesi… II. Dünya Savaşı’nın buhranı tüm ülkeyi sarmışken, yakalandığı hastalıkla mücadele eden Risuke, bir taraftan hayat penceresini çiçeklendirmeye çalışır. Bu karanlık dehlizde tek ışığı arkadaşına yazdığı mektuplardır. Risuke’nin kaleme aldığı her kelime, kendi yaşam yükünün yanı sıra bir ülkenin girdiği çıkmazı, kadın-erkek ilişkilerini, yıkılan hayatları ve her şeye rağmen yeşermekte olan umutları da taşır.
Japon edebiyatının en önemli yazarlarından Osamu Dazai’nin şairane üslubuyla kaleme aldığı Pandora’nın Kutusu, platonik aşkın pençesinden kurtulmaya çalışan Risuke’nin öyküsüne tanıklık ederken savaşın ardından sisli bir yaşam perdesine mahkûm edilen Japonya tablosunu da gözler önüne seriyor.
OTOGİZOSHİ
"Âşık oldum diye suç mu işledim? Antik çağlardan bu yana, dünya üzerinde
yazılmış bütün trajedilerin bu soruyu konu edindiğini söylemek abartı olmaz. Her kadının içinde
biraz bu acımasız tavşandan bulunduğu gibi, her erkeğin içinde boğulmamak için mücadele eden
bir Japon rakunu mevcuttur. Otuz küsur yıllık başarısız bir kariyere sahip olan bir yazar olarak bunun doğruluğunu teyit edebilirim. Belki siz de aynı düşüncedesinizdir.”
Osamu Dazai’nin kaleminden, savaşın gölgesinde bir babanın diline yansıyan masallar… Karanlık bir sığınağa hapsolmuş bir kız çocuğunun dünyası babasının sesiyle bu eserde aydınlanırken aynı zamanda Japon mitolojisine ve masal kültürüne de ışık tutar. Tümör Bahtsızlığı, Bay Urashima ve Ejderha Sarayı, Tiktak Dağı ve Dilsiz Serçe masallarının her biri orijinal anlatımları eleştirilerek mercek altına alınır ve okura "Daha farklı nasıl yazılabilirdi?” sorusu sorulur.
Japon edebiyatının usta kalemi Osamu Dazai, savaş mağduru bir babanın diliyle kendi süzgecinden geçirdiği masalları okurlarına aktarırken kurgulanan masallar ve öğretileri karşısında eleştirilerini belirtmeyi de ihmal etmiyor.
ÖĞRENCİ KIZ
"Tokyo’nun neresinde yaşadığımı biliyor musunuz? Bir daha benimle hiç karşılaşmayacaksınız.”
Öğrenci Kız, adını hiç öğrenemediğimiz genç bir kadının berrak zihnine ve tecrübesiz hayatına sızdığımız kısa ama derin bir yolculuk…
Döneminin Japonya’sında belki de yaşından büyük acılarla baş etmeye ve mutlu rolünü diğer insanlar gibi sürdürmeye çalışan karakterimiz hiçbir sıfatın arkasına saklanmadan, tüm çıplaklığıyla düşüncelerini ortaya koyar. Alışageldiğimiz gibi bir karakterle tanışamıyor olsak da en mahrem, en gizli düşünceler bir lütuf gibi bizlere sunulurken dönemin toplumsal gerçekleri satır aralarında karşımıza çıkar.
Romanlarında toplum yapısına geniş bir perspektiften bakan ve karakterin derinliğini tüm gerçekliğiyle okura hissettiren Osamu Dazai, bu eserinde bizleri, genç bir kadının saf ve gerçek yaşamının penceresinden hayata farklı bir bakış açısıyla bakmaya davet ediyor.
PALYAÇO ÇİÇEKLERİ
“Kaybetmek istemiyorum. Kimsenin içimi görmesini istemiyorum.
Ancak bu çabam uzun soluklu olmayacaktır. Ah! Tüm yazarlar böyle midir?
Bir şeyler itiraf ederken bile kelimelerini süslerler. Ben, insan değil miyim? Peki, gerçek bir insan gibi yaşayabilir miyim? Bunları yazarken bile kendi yazdıklarımdan şüphe duyuyorum.”
İnsanlığımı Yitirirken’le tanıştığımız Yozo Oba’nın çalkantılı hayatından sarsıcı bir kesit…
Palyaço Çiçekleri, insanın kendi iç dünyasının karmaşıklığı ve dış dünya ile olan çatışmasının sıra dışı bir tasviri olarak karşımıza çıkar. Yozo’nun yaşadığı zorlu süreç, okuyuculara ruhsal çatışmalar, kimlik arayışı ve umutsuzluk gibi evrensel temalar üzerinde düşünme fırsatı sunar. Dazai’nin bu eserinde dikkat çeken bir diğer özellik, okuyucuya dördüncü duvarı yıkarak doğrudan hitap etmesidir. Bu, okuma deneyimini daha kişisel ve etkileyici hâle getirerek okuyucuları Yozo’nun dünyasına bizzat dahil eder.
Japon edebiyatının usta kalemi Osamu Dazai, karakteri Yozo’yla birlikte kendi gerçekliğini ve edebî düşün dünyasını okuruna sunuyor. Palyaço Çiçekleri, sadece Japon edebiyatının önde gelen eserlerinden biri olmakla kalmıyor, aynı zamanda insan psikolojisinin karmaşıklığını ve acı dolu bir ruhun derinliklerini gözler önüne seriyor.