Kulak verelim sözleri kanatlandıran, tanrılara tercüman olan şairlere:
Şöyle seslenir Hesiodos, Theogonia’da:
“Sonra Kader tanrıçalarını getirdi dünyaya,
Amansızca öç alan tanrıçaları:
Klotho, Lakhesis ve Atropos‘tur adları.
Tanrılara, insanlara karşı işlenen her suçu onlar izler
Ve suçlu kim olursa olsun
Cezalandırmadan yatışmaz öfkeleri.”
İlyada’da biz ölümlülerin duyup anlamadığı şu sözleri fısıldar kulaklarımıza İzmirli
Homeros:
“Talihsiz ölümlülere tanrılar şu kaderi dokudu:
Yaşayacak insanlar acı içinde.
Ama ölümsüzlerin hiçbir kaygısı yok,
İki tane küp durur Zeus’un eşiğinde,
Biri kötü, biri iyi bağışlarla dolu.”
Talih tanrıçası Thyke’nin kızlarıdır kader tanrıçaları. Üçü bir olup kaderin ağlarını örerler.
Orestes’in kaderi de tıpkı bütün ölümlüler gibi daha doğmadan örülmüştür. Mykene kralı
babası Agamemnon, bitmezliğiyle ünlenen Troya Savaşı’ndadır. Baba hasretiyle büyür.
Kavuştuğu gün ebediyen yitirir. Sürgün hayatı başlar. Orestes’in kaderi, baba hasretiyle
geçen çocukluğur. Öç almak için tutuşan o soğumaz yüreğinin eşlik ettiği gençliğidir. Ve
hiçbir zaman soğumayan Hermione’ye duyduğu aşkıdır.
Kaderden kaçılabilir mi? Bir ölümlü başarabilir mi bunu? Peki Orestes? Orestes,
Hermione’nin aşkı ile kaderinden kaçabilecek mi yoksa o kaçınılmaz olana daha da mı
yaklaşacak? Yatıştırabilecek mi kader tanrıçalarının öfkesini?
Metin V. Bayrak (OpusKitap G.Y.Y.)