-Tanrı’m bana bahşettiğin bu yetenek diğer insanların üzerlerine yağan lanetten başka bir şey değildi. Aslında yazarlık en çok benim canımı yakıyordu. Göz göre göre sadece yazabilmek için insanların yaşamlarını altüst ediyordum. Annemle babama yaptıklarım belki de en bariz ve acımasız olanıydı. Yazarlığın beni seçtiği günden beri topluma adapte olamıyordum. Kendimi herhangi bir yere ve kişiye ait hissedemiyordum. Eğer biraz olsun aidiyet duygum olsaydı, ben de diğer yazarlar gibi Tanrı’nın sunduğu gerçeklerden ürkerdim.
Şimdiyse herhangi bir asalağın yıllarca içinde beslediği nefretin hedefi olmaktan ürküyordum. İnsanlar neden kendileriyle ilgili gerçekleri duyunca hemen saldırıya geçiyordu ki? Yaşadığım şehirde bunu iliklerime kadar duyumsuyordum. Beni gerçekten korkutan şey, bu problemin insanın var olduğu her yerde karşıma çıkmasıydı. Kaçış yoktu. Zaten kaçmak veya alışmak çözüm değildi.-