“Önsöz, bir ruh hâli [Stemning]’dir. Önsöz yazmak bir tırpanı bilemek gibidir, bir gitarı akortlamak gibidir, bir çocukla konuşmak gibidir, pencereden tükürmek gibidir. İnsan onun nasıl olup bittiğini anlamaz; üretkenliğin ruh hâli içinde bir önsöz yazma arzusu, eves sub noctem susurri [gece çöktüğünde sessiz fısıltılara duyulan] arzu gelip çatar. Bir önsöz yazmak, bir adamın kapısını onu işletmek için çalmaya benzer, genç bir kızın penceresinin önünden gelip geçmeye ve bunu yaparken kaldırım taşlarına bakmaya benzer, rüzgârı değnekle sopalamaya benzer, hiç kimseyi selamlamadan şapkayı hafifçe bir yana doğru kaldırarak selamlamaya benzer. Bir önsöz yazmak, […] Valby tepesinde oturup yaban kazlarının ardından bakmak gibidir, […] arabacının güçlü kamçı şakırtılarını ve yolcuların neşeli sohbetlerini dinleyerek posta arabasıyla ilk konaklama yerine ulaşmaya benzer.
Önsöz yazmak menzile ulaşmak, oturma odasında dikilmek, hasretle arzulanan kişiyi selamlamak, bir koltuğa kurulup pipoyu doldurup tüttürmek ve ardı arkası kesilmeyen bir sohbete dalmak gibidir. Önsöz yazmak, canında o tatlı heyecanı hissederek âşık olduğunu fark etmek gibidir. Bilmece sorulunca, her hadise çözümü vaat eder. Önsöz yazmak yasemin kulübenin dalını bir yana doğru çekip onu gizlendiği yerde otururken görmek gibidir: aşkım benim. Böyledir ya böyledir önsöz yazmak! Ve nasıl birisidir bunları yazan? Kışın insanlar arasına girip çıkan bir soytarı, yazın bir aptal, aynı kişideki selam ve veda, daima mutlu ve kaygısız, kendinden hoşnut, hiçbir işe yaramaz hatta ahlâksız; zira para yığmak için borsaya girmez, yalnızca şöyle uğrayıp çıkar. Yıllık genel toplantılarda konuşma yapmaz çünkü bu toplantıların havası çok sıkıcıdır; hiçbir toplulukta şerefe kadeh kaldırmaz çünkü bunun için birkaç gün önceden ilan vermek gerekir; sistem için iş takibi yapmaz, ulusal borç ödemez, hatta onu ciddiye bile almaz. Böyledir evet böyledir önsöz yazan.”