*Daldın Ceyhan.* Yıldız ablanın sesi ile kendime geldim. Evet, dalmıştım. Ve o da benimle birlikte oturuyordu. İkimiz, onun mezarının üzerinde yan yanaydık. Yıl 1968 değil, 2017 idi. Ve Haziran ayında, Urfa’daydık. Kimsesizler Mezarlığı’nda... GAP Gezisi dönüşü, bozulan otobüs nedeniyle diğer yolcular ile birlikte Urfa’nın kıraç toprağına ayak basan Ceyhan, gölgelik aramak üzere yöneldiği ağaçlığın bir Kimsesizler Mezarlığı olduğunu fark eder. Sarı otlara ayağı takılıp düştüğünde, bir mezar taşına çarptığını anlar. Boyaları kaybolmuş taştaki yazıyı parmak uçlarıyla takip ederken yalnızca elleri değil, bütün vücudu titrer, zira bu mezar onun çocukluğundan, 1968’in en güzel hatıralarından kopup gelmiştir. *Gerçekten sen misin Yıldız abla?* Fısıltısına eşlik eden sıcak Urfa’nın ılık rüzgarı değil, *Evet, benim. Hoşgeldin küçük arkadaşım.* diyen bir genç kıza aittir.