Adrian, her sabah bindiği metro treninde, bir gün yabancı insanların hayatlarını görebildiğini keşfeder. Evet, insanların zihinlerini okuyabiliyor ve beyninde bazı görüntüler beliriyordur. Gerçekle hayal arasında gidip gelmeye başlar. Nedir bu? Bir hediye mi? Yoksa bir lanet mi? Belki de deliriyordur! Hayatının anlamsızlığından kaçmak isteyen Adrian’ın artık bir misyonu vardır. Nedir bu misyon ve bunun sayesinde kendi kaderini değiştirebilecek midir? Çok uzun zamandır onu izliyordu. Ama kız farkında değildi. Camdan dışarıyı seyrediyordu. Metronun karanlık tünellerine dalmıştı, camdan gördüğü sadece kendi yansımasıydı. Öyle dalmıştı ki, yoksa kendisi mi böyle olduğunu düşünüyordu? (...) Bedeni orada ama aklı başka yerlerdeydi. Birden, bir gülümseme belirdi yüzünde; dudaklarını sıktı, gözleri buğulandı. Kendini huzursuz eden bu dalgalanmayı bastırmaya çalıştığı her hâlinden belli oluyordu. Boş boş bakan gözlerinden gözlerini kaçırdı, tepeden tırnağa tüm vücudunu süzdü. (...)Böylesine güzel bir kız nasıl mutsuz olabilirdi? Kim ona kötülük yapmaya cesaret edebilirdi? Birden ayağa kalktı ve Chatelet İstasyonu’nda indi. Öylece ortadan kayboldu. Ardından bakakalan Adrien’ın ruhunda koparacağı fırtınayı hiç düşünmeden. Zavallı... Şaşkın ve mutsuz...
Yayınevi
:
Kyrhos Yayınları
Yazar
:
Florence Farcouli
Çevirmen
:
Sezen Çekelkıran
2. Hamur