Düşünen insan, varolduğu andan yok olacağı ana kadar dünyadaki varlığının anlamını sorguladı. Yaşamdaki mutluluğu ya da sıkıntısı, dünyaya niçin geldiğinin yanıtı değildi. Niçin varım sorusunun ardında, aslında yok olacağını bilmenin derin travması vardı.
Yaşamayı sürdürebilmek için, ölümün bir son değil, yeni bir başlangıç olduğuna inanmak zorundaydı.
Ölümsüzlüğü hayal etti ve kutsal ruh olanı, tanrısalı yarattı.
Ruh, tanrısaldı. Tanrı, ruhsal.
Ve insan, kutsal ruha inandı.
Öylesine büyük, evren kadar muazzam bir enerjiydi ki inanç, dinlerle örgütlendi, büyülerle tütsülendi, mucizelerle beslendi.
İnanılmaz güzellikte tapınaklar, sanat eserleri verdi. Ama iyilikle kötülüğün savaşı, tanrısal inançla bitmedi, tam tersine şiddetlendi.
İyiler tanrıların zaferi için dövüştüler, kötüler tanrıları kendi zaferleri için silah olarak kullandılar, dövüştürdüler. Ve günümüzde, kötülerin daha etkin kullandığı tanrılara karşı; iyilerin elinde doğanın büyülü taşları, kadim uygarlıkların sırları ve gizemli işaretleri kaldı.
Eray Emin Aydemir’in ezoterik yolculuğu Ölümsüzlüğe Uyanış, iyilerin kötülere biricik üstünlüğü, bilgiye dayalı sezginin yüzyıllardır süren varlık nedeni arayışıdır. Dünyayı gezerek ruhunu keşfetmenin muhteşem serüveni. Okuyarak iyileştiren kitap.
- Mine G. Kırıkkanat