Kazanmak değil katılmak! 2500 yılı aşkın bir süre sonra Atina’da yeniden canlandırılan Olimpiyat ruhu, yalnızca iki büyük dünya savaşı sırasında verilen aralar dışında, yüzyıldır aralıksız devam ediyor. Dört yılda bir yaşanan bu büyük spor festivali, 1896 Yılında Atina’da Modern Olimpiyatlar adı altında yeniden başladığında, sadece 14 ülkeden 245 atletin katılımıyla 8 spor dalında gerçekleştirilen oldukça mütevazı bir etkinlikti. 2000 yılında Sidney’de yapılan son Olimpiyat oyunları ise 199 ülkeden 10 bini aşkın sporcunun yaklaşık 50 bin gönüllü ile birlikte 28 spor dalındaki 300 disiplinde yarıştığı ve milyarlarca insanın televizyonlarından naklen seyrettiği dev bir organizasyon halini aldı. Antik olimpiyatlarla karşılaştırıldığında Modern Olimpiyatlar çoğu kişi tarafından daha ticari, daha politik ve hatta daha ‘profesyonel’ bulunsa da, Olimpik spor ruhu aradan geçen yüzyıllar boyunca pek değişmedi aslında. Yine öncelikle yüksek bir moral çaba, asil bir yarışma ruhu, ve ayrıca dayanıklılık yetenek, hız, sürat, zekanın yani akıl ve bedenin ideal bir bileşimi sergileniyor, ya da hiç değilse sergilenmesi isteniyor, olimpiyatlarda. 100 yılı aşkın bir süre boyunca hep daha yükseğe çekilen çıtalar, saniyenin binde birine sığdırılan rekorlar, yepyeni spor dalları, yepyeni disiplinler, geliştirilen oyun kuralları, madalyalarla taçlandırılan akıl almaz başarılar, 1896’dan 2000’e kadar yapılan 24 olimpiyatın ayrı ayrı öyküsü, her birinde yer alan spor dallarının kuralları, kahramanları, rekortmenleri elinizdeki kitabın konusunu oluşturuyor. Bu nedenle yalnızca ‘oyunun kuralı’nı öğrenmek için değil ama aynı zamanda kiminde katılım rekorları kırılan, kiminde boykot edilen, bazen savaş nedeniyle ara verilen, bazen bölünmüş ülkeleri aynı bayrak altında toplayabilen, kazanmanın değil katılmanın önemsendiği belki de tek spor etkinliği olarak kalan Modern Olimpiyat Oyunları ve Olimpik sporların öyküsünü öğrenmek içinde bu kitabı zevkle okuyacağınızı umuyoruz.