Yargı sistemimizin mağduru olmayan, adliyenin kapısından geçmeyen yok gibi... Cumhurbaşkanından başbakanına, siyasetçisinden bürokratına, gazetecisinden yazarına, sanatçısından öğrencisine, dindarından ateistine ve sokaktaki sade vatandaşına kadar on binlerce insan hemen her dönem “yasalar böyle” diyerek yargının karşısına çıkartıldı.
Adnan Menderes’ten Süleyman Demirel’e, Bülent Ecevit’ten Alparslan Türkeş’e, Necmettin Erbakan’dan Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan’a kadar, neredeyse bütün siyasilerin sicili bir kez olsun bozuldu. Buna rağmen hemen her iktidar döneminde birinin suçlusu, diğerinin mağduru oldu.
Birinin düşünce özgürlüğü, diğerinin düşünce suçu sayıldı.
Bir yanda, devletin “rejimi değiştirecekler, ülkeyi bölecekler, devleti yıkacaklar” korkusuyla işaret ettiği düşünceleri ve inançları savunan insanlara ağır hapis cezalarıyla davalar açıldı. Diğer yanda, devletin hukuk dışı işleriyle, işkence, faili meçhul, yargısız infaz ve katliamlarla kabarmış dava dosyaları bir bir kapatıldı.
Nasıl mı?.... Binlerce örnek verebiliriz.
Bu kitapta, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan günümüze kadar yargının verdiği pek çok siyasi ve hukuksuz kararı bulacaksınız.
Bir Ermeni’yle arkadaş olmayı dava konusu yapan, bir Yahudi’nin mülkünü yargı kararıyla elinden alan, bir Kürd’ün kardaki ayak izini delil sayan, işkencede ölenlerin dosyalarını kaybeden, işkence edenleri ise salıveren mahkeme kararlarını okuyacaksınız. Trajikomik adli vakaları da… Bir tiyatrocunun sahnede canlandırdığı karaktere göre suçlu olup olmadığını tespit etmeye çalışan karakollarımızdan, adliyelere uzanan derin yargı kararlarına kadar...
Okuyun, siz karar verin:
Türkiye bir hukuk devleti midir? Değil midir?