O gece bambaşka birine dönüştü: tutkularını, hayatın anlamını, kendini yeniden buldu.
*Kendini bulabilen kişinin dünyada kaybedecek hiçbir şeyi kalmaz.* Bu notlar bir burjuvanın itirafıdır. Varlığının çevresinde döndüğü bir eksen hâline gelen o altı saatlik deneyim Baron için âdeta bir uyanış olur. Hayatın diğer alanlarında son derece başarılı ancak kayıtsızlık hastalığına tutulmuş bir adamken yaşadığı deneyimle akvaryumundan dışarı çıkar, tehlikenin verdiği hazzı alır, hayatın ve varoluşun anlamını sorgular.
Zweig 1922’de yazdığı novellada hümanist yanını tekrar gözler önüne sermiştir. İnsan doğasını, çeşitliliğini kucaklayan yazar, toplum tarafından dayatılan kurallar ve sunulan birkaç seçenekle ürkekçe yaşayanlardansa hayata tutku ve hayranlıkla sarılıp onu tümüyle kucaklayan insanların daha zengin ve tatmin edici bir yaşam süreceğini öne sürer.