Okula; bireysel bir bakış açısıyla öğretmen ile öğrenci veya öğretmen ile veli arasında bir şey olarak bakma eğilimindeyiz. Bizi en çok ilgilendiren doğal olarak tanıdığımız çocuğun bireysel gelişimi, normal fiziksel gelişimi, okuma, yazma ve şekil yeteneğindeki ilerlemesi, coğrafya ve tarih bilgisindeki gelişimi, tavırlarındaki, alışkanlıklarındaki gelişimdir.
Hız, düzen ve çalışkanlık, okulun çalışmalarını (haklı olarak) bu tür standartlarla yargılıyoruz. Yine de bakış açısının yelpazesinin genişletilmesi gerekiyor. En iyi ve en bilge ebeveynin kendi çocuğu için istediğini, toplum da tüm çocukları için istemelidir. Okullarımız için başka herhangi bir ideal dar ve sevimsizdir; eğer öyle bir ideal başta olursa demokrasimizi yok eder.
Toplumun kendisi için başardığı her şey, okul aracılığıyla gelecekteki üyelerinin emrindedir. Kendisiyle ilgili tüm daha iyi düşüncelerini, böylece gelecekteki benliğine açılan yeni olasılıklar aracılığıyla gerçekleştirmeyi umar. Burada bireycilik ve sosyalizm bir aradadır. Sadece onu oluşturan tüm bireylerin tam gelişimine sadık kalarak toplum her halükârda kendine sadık olabilir. Bu şekilde verilen öz-yönelimde, hiçbir şey okul kadar önemli değildir, çünkü Horace Mann`ın dediği gibi, "Bir şeyin büyümesi, bin kez yenilenmesine bedeldir."