Ben sana birden üzülmedim. Yavaş yavaş kısaldı ikindiler. Gün, penceremden çekilirken bir ağırlık yavaş yavaş çöktü üzerime. Sigarayı birden bıraktım ama dumanı yavaş yavaş terk etti hafızamı. Boyaları birbirine, notaları birbirine, iplikleri, kumaşları, unu kabartma tozunu ve bir çimdik tuzu birbirine kata karıştıra az az üzülmeye başladım. Bir sabah keskin bir ağrıyla uyandım göğüs kafesimde. Uyandım ama ağlamadım. Ağlasam açılırdım belki, öyle derler hani. Bir sabah uyandım ve baktım ki bir gözüm yok, bir kolum kırık, baktım ki kalbim delik. Sesler uzak, bahar bitmiş, yaz geçmiş. Kim bilir kaç mevsim bu odada kendime iyiyim demekle geçmiş. Kaç mevsim; obur bir oyuğa avuç avuç toprak atmışım gömdüm sanıp utancımı. Ben üstüne ağladıkça kırgınlığım küskünlüğüm filiz vermiş.