Okçuluğun tarihi insanlığın tarihi kadar eskidir. Bu alanda yazılan eser ve risalelerin çoğunda okçuluğun, Hz. Âdem’den itibaren önce av, sonra savaş aleti biçiminde insan yaşamının bir unsuru olduğu işlenmiştir. İlkel toplumlardan günümüze hemen hemen bütün milletlerin hayatında başta avcılık ve harp silahı olarak kullanılan ok, ateşli silahların kullanıma girmesiyle eski önemini yitirmiş, ilerleyen süreçte okla yapılan yarışma ve sporların ana unsuru olarak günümüze ulaşmıştır. Bugün daha çok bir spor dalı olarak önemini muhafaza etmektedir.
Milletlerin tarihlerinde -ateşli silahlar çıkıncaya kadar- ok ve yay kadar hiçbir savaş aleti hakkında risaleler, eserler yazılmamıştır. Örneğin Araplarda okçuluğa ne kadar önem verildiği yazılan eserlerden, yetişen meşhur usta okçulardan ve Hz. Muhammed’in hadis-i şeriflerinden anlaşılmaktadır.
Yaşam tarzlarının gereği sürekli dinamik, hareketli ve savaşçı bir kavim olmaları dolayısıyla at biniciliği ile ok atıcılığı Türklerin içtimai hayatlarında önemli bir yer tutmuştur. Bu vasıflarıyla Türkler dünya milletleri içinde ayrıcalıklı bir yere sahip olmuşlardır.