Türkiye’nin farklı bölgelerinden gelen öğrenciler, ODTÜ’ye A1 kapısından ilk girişlerinde güvenlik görevlisinin *kimlik hocam* hitabı karşısında genellikle şaşkınlık yaşarlar: *Beni biriyle mi karıştırdı*, *bana mı dedi*, *sakalım veya başörtüm için mi hocam dedi*. Çok geçmez, kısa zaman sonra nedenini anlarlar. *Hocam* burada herkesin birbirine hitap ettiği bir ODTÜ repliğidir ve ilk ortak *hoş geldiniz* bilgisidir.
Yeşilin içine gömülü geniş kampüsün etkisi, çoğunlukla büyüleyicidir. A1 kapısından kayıt merkezine ilerlerken ilk gelen öğrencinin içinde hafif bir gurur tomurcuklanır. Zamanla buna bir miktar kaygı da eşlik eder. Çünkü burayı kazanmak kadar, başarı ile bitirmenin de büyük emek gerektirdiğini fark etmek pek uzun sürmez. Türkiye’nin her yanından ve dünyanın farklı coğrafyalarından gelen öğrenciler, kampüste, yurtlarda veya evlerde geçirdikleri beş yıl içinde çok yönlü ve oldukça zengin bir deneyim biriktirirler. Hemen hemen herkes hem zıt hem de benzerlerinden çok kişi ile burada karşılaşır, çoğunlukla da birlikte iş tutar.
Devrim stadyumunda yapılan, herkesin özel kıyafetlerini giydiği büyük bir mezuniyet töreni ardından, bilgi yanısıra analitik düşünme becerisi kazanmış, hayat boyu devam edecek birçok yeni dost edinmiş olarak; sevinç, hüzün ve biraz da kaygının iç içe geçtiği bir ruh haliyle A1 kapısından veda edilir ODTÜ’ye. Burada kazanılan birçok deneyimin değerli olduğu sonradan daha iyi bilinmektedir. Nereden mi biliyoruz? Tabii ki bu eserden.
Bu eser farklı dönemlerde değişik bölümlerden diploma almış 25 mezunun gözünden, acıları, sevinçleri, olumlu veya eleştirel yönleriyle bir ODTÜ portresi sunmaktadır. Tabii ki, bu eser tüm yönleri ile eksiksiz bir ODTÜ portresi değildir.
Ayrıca buradaki anılar, yazarların kısmen ODTÜ öncesi ve sonrasında yaşadıklarını da içerdiği için aslında bu eser değişen ve değişmeyen yönleriyle gerçek kişilerin yaşanmış hatıralarıyla bezeli yarım yüzyılı aşan özet bir Türkiye portresidir.