Uzun Yol Rehberi
Arap Şükrü meyhanelerinin karşısındaki ara sokaklarda saatler gece yarısına yaklaşırken birbirimize sarılıp ağladık. Daha doğrusu sızlayan burnumun çağrısına dayanamayıp önce ben sarıldım, önce ben ağladım. Yüzümü boynuna gömdüğüm yerde usul, usul, derin iç çekişlerle soludum. Onun kokusuydu. Tenle özdeşleşen bu uçucu serinliği ne zaman tanımlamaya kalkışsam, yerli yerine oturmayan sözcüklere takılıp, dilsiz kesilirdim.
Bir çıkmaz aralığın kuytusundaydık. Tek tek atıştıran yağmurun altında, yol ağzındaki evin duvarına yaslanıp birbirimizi ve geceyi dinledik. Sesler ve sözcükler silinip gitmişti yeryüzünden. Konuşmak ve tepki vermek gibi bir yeteneğim hiç olmamıştı sanki.