Suretlerin aslını aradığı bu dünyada, bir fotoğrafın arka yüzünde yazılanları anlamak ve hayaller denizinde bir nokta olan gördüğümüz ilk şeyi anlatmak; dolambaçlı ve kırılgan bir iz bırakıyor kaldığımız yerin geçiciliğine. Ruhumuzun, suretimize yani bedenimize ne kadar yansıdığını ve ne kadar uyum sağladığını kendimize dışarıdan bakmayı deneyerek anlayabiliriz. Bu dışarı tanımı illa fiziksel bir alanı ihtiva etmez. Ruhun, mekândan ve eşyadan farklı bir zamanının olduğu tarif edilir. Zamanın değerini anlayabilmek belki de her çağda insanoğlunun birincil gündemlerinden biri olmuştur. Belki de fotoğraflarda görmeye çalıştığımız şey, zamanın değerine ne kadar yakın olduğumuzdur. Sorular ve sorulara verilen cevaplar yeterli gelmediğinde, verilen cevaplardan yeni sorular çıkarır insan; ekin ekilmiş topraklardan beklenen mahsulün yeniden tohuma dönecek olması gibi.
Toprak, tüm tozları topluyor ayırt etmeksizin. Velhasıl her şey aslına rücu etmeyecek mi?
Yeniler… Eskiler… Noktalar… Tohumlar... Filizler…
Sevdiği cümleleri olmalı insanın, sevdiği insanlar kadar yer eden…
Kitapla Alakalı Anahtar Kelimeler:
• Edebiyat
• Deneme