Gece saat on bir sularında Harput’un ve Elaziz’in bütün cezaevlerinde sürgüne gönderilen altı yüz kırk mahkûm Kale Hamamı önündeki meydanda toplanmıştı. Ana baba günüydü. Bir saat önce yağmaya başlayan kar toprağı beyaz bir kefen gibi sarmıştı. Önceleri yavaş yavaş gökyüzünde dolanarak toprağa düşen kar taneleri şimdi kürekten boşanırcasına yağıyordu. Bizi cezaevinde dışarı çıkarırken ikişer kişilik gruplara bölerek ellerimizi birbirine kelepçeledikten sonra Diyarbekir’de yola çıkarılırken yaptıkları gibi ard arda dizerek zincirlerle bağladılar. Şimdi Kale Hamamı önündeki meydanda, farklı cezaevinden getirilen mahkûmlar yeniden arka arkaya dizilip birbirine kelepçelenerek zincirlerle bağlanıyordu.
…
Sürgün kafilesini yola çıkaracak süvari birliği bir yandan bizi yola çıkarmaya hazırlarken, bir yandan da atlarını ve kendilerini yolculuğa hazırlıyorlardı. Mahkûmların çoğu tek kelime bile Türkçe bilmediği için askerler mahkûmlarla iletişim kurmakta zorlanıyor, bu da işlerin daha ağır yürümesine neden oluyordu. Bu hazırlıklar saatlerce sürdü. Sabaha doğru yola çıktığımızda kar dizlerimize ulaşıyordu...