O emsalsiz;
“Şerefli Güller Gülü’nün” derdiyle;
Gökler nasıl hıçkırmasın!
Aşk nasıl çağlayıp da umman olmasın! Nasıl gökten inciler yağdırmasın!
Nasıl çölde nisan olmasın!
Nasıl olmasın ki;
O’nun bereket ve hürmetine aşk, kızgın çöllerde nisan güzelliği ve gülistanı olunca, en kör gözler bile
görmeye, en sağır kulaklar da işitmeye başladı. “Bu yüz asla yalan söylemez!” diyerek îman eden
bahtiyarlarla birlikte: Baktı, tekrar baktı, tekrar baktı, tekrar baktı ve, Misli aslâ yok deyip, hep baktı hayrân
oldu aşk!… Aşk; Nasıl hayran olmasın ki! Nasıl hayran olmasın ki, yüce mâşûku yalnızca O’na «Habîbim»
demiştir.