Ayrılık, acı, gözyaşı, hüzün, yalnızlık, susmak daima susmak… Hayatın gerçek yüzüyle karşılaşmamak için değil mi bütün kaçışlarım? Hem de bir gözyaşı medeniyetinin varisi olduğumu unutarak…
Bir damla gözyaşımdan bir pencere açabilsem karanlığa; zirveyi derinliklerde, mutluluğu hüzünde yakalayacağım. Gecenin en koyu karanlığa ulaştığı saatlerde güneşin doğuşunu izleyecek, yalnızlığımla hürriyeti tadacak, suskunluğumla isyan edeceğim.
Aslında bir kadının çoğu zaman bir erkeğe değil aşka sevdalandığını, her suskunluğun susayan gönüllere bir borçlanma olduğunu ilk anlatan ben olacağım kim bilir?
Alacaklılar vicdanımın önünde nöbet tutuyor, şimdi vefa zamanı… Ben sus/uyorum…
Çıkınımda hayallerim, yüreğimde hüzünlerim, gözyaşı üzerine kurulmuş muhabbet köprüsünden geçebilmek ümidiyle her sabah yollarda gördüğünüz meczup benim…