Bu çalışmada değerlendirilen temel varsayımlar şunlardır:
Din ve vicdan özgürlüğü hem modernleşme hem de laikleşmenin bir ürünüdür.
Laikleşme ile modernleşme arasında kuvvetli bir bağ bulunmaktadır ancak bu bir zorunluluk ilişkisi değildir.
Negatif din özgürlüğünün, temel bir yurttaş hakkı olduğunu; laikliğin ve dinden özgürlüğün niteliği itibarıyla talep edilebilir ve devlete pozitif yükümlülükler yükleyen bir hak olduğunu hem felsefi olarak hem de pozitif hukuk metinleri bağlamında savunmak olanaklıdır.
Çalışmanın çıkış noktası küresel olarak laikleşme tezinin gerçekleşmediği ve post-laik olarak adlandırılabilecek bir Dünya’da yaşadığımız tezi karşısında negatif din özgürlüğünün korunması gerekliliği ya da hem bireysel hem de toplumsal seviyede laikliğin bir hak olarak görülüp görülemeyeceği sorunudur.
Negatif din özgürlüğünün incelenmesi ve laikliğin bir hak olarak tanınmasının mümkün olup olmadığının tartışılabilmesi amacıyla çalışma giriş bölümü haricinde en nihayetinde dinden özgürlüğün ve bu anlamdaki laikliğin hak olarak anlamını tartışacak bütün kuramsal ve hukuki savları karşılayacak şekilde yapılandırılacak dört bölümden oluşmaktadır.