Naz Makamı…
İnsanın, sevmenin hazzını yaşadığı…
Sevgiliye, en büyük sevgiliye yakın olduğunu hissettiği makam.
Bu Toprağın Çocukları (Müzikal), Özgecan/Çarşamba Perisi, Fujiwara/Kubilay’ın Kılıcı, Thecla/Şifacı ve Seni Sevdiğimi Kimseye Söylemedim adlı eserlerin yazarı Bahaettin Kabahasanoğlu; gazete ve dergi yazılarından oluşan *Naz makamı* ile edebiyat yolculuğunu sürdürüyor.
Yazar, *naz hakkı*nın, en büyük haklardan biri olduğuna inanıyor.
Mademki insanoğluna bu hak verilmiş, o zaman günü ve saati geldiğinde tepe tepe kullanmalı ama bir şartla, sıranın karşısındakine geçeceğini de unutmadan…
Tepki aldığında *nazın bittiği yer* demeden, kırıp dökmeden.
Sözün sahibinin hatırı olduğundan hareketle…
*Sen hAlA naz saati uygulamasına geçmedin mi?*
Çünkü naz, eşi benzeri olmayan duygusal iplik gibi...
Bir ucu sizin kalbinizde, diğeri de değer verdiğinizin, sevdiğinizin… Günlere gecelere, aylara yıllara yayılan ince bir işçilik söz konusu…
Naz, rüyalarınız ve gözyaşlarınızla bütünleşerek vicdanınız olmuştur artık.
*Naz maşukun, niyaz âşıkın kârıdır* derler.
Kendisine âşık olunan nazlanır, âşık olan ise yalvarır yakarır.
*Naz*dan yola çıkınca büyük bir coğrafya ile karşılaşıyoruz.
Kelimeler ve kavramlar, yıllar önce terk ettiğimiz kentler gibi öylesine büyülü ki insanın nazlanası geliyor, sevdiklerinin nazını çekesi…
Bahaettin Kabahasanoğlu, o naif anlatımıyla sizi *Naz Makamı*na götürüyor. Her hikâye, biraz dinlenip düşündüğümüz merdiven gibi.