*İçinde bir çocuk büyütüyordun, bilmiyordun. Düşe daldığını fark ettiğimde kahvenin köpüğü taşmak üzereydi, bir İspanyolca şarkı çalıyordu ve şarkıyı söyleyen o kadın, kemanı ahşap bir kelebeğe benzetiyordu. Çok güzeldin ve ben sana bakarken yeniden doğuyordum hep. *Su gibi* derlerdi senin gibilere çocukluğumun kadınları... *Su gibi*... Yeni yüzler, eski yüzlere yol açıyordu içimde ve ben o yeni yüzlerle eski yüzler arasında bir gelgitte dağılan parçalarını toplamaya çalışıyordum yüzünün.*
Merve Koçak Kurt`tan içli aşk öyküleri... Öykülerin kahramanları bazen isimsiz ama hiç yabancı değil. Kadın`ı Adam`a bakışından, Adam`ı Kadın`a gülümseyişinden tanıyıveriyoruz. Satırlarda kırgın akisler... Aynaları ve yansımaları eskiten zamanın duygular karşısındaki başarısızlığını okuyoruz. Kırklara karışsa da birileri; yaralar canlı, hisler diri.
Yazgısını okuyup adına yazılmayanları kâğıda dökenlerin, dünyanın bütün yalnızlarının diliyle konuşan bir kitap *Naz Kahvesi*... Kimi zaman yasemin, kimi zaman hanımeli kokulu ve ilhamla dolu...