`Annem, ah annem, kırılgan nar tanelerine benzetirdi beni. Nar şerbetine. Düğününe, onun düğünü de öyleydi, binlerce nar tanesi doluvermişti meydana. Gece vaktiydi. Geceye meydan okumaydı. Söylenenlere göre -ki bu hiçbir zaman tam olarak bilinmeyecek- babam, annemin başına kötü işler açan bir yanaşmayı öldürüp bir yerlere gömmüş. Herkesin bildiği bu gerçek, ortak bir sırra dönüşmüş, kısa süre içinde. Gerçi kimsenin kimseden bir saklısının olmasına gerek yokmuş, ama böyle olmuş yine de. Ne tuhaf. Bir yalan -aşikar bir yalanı- iki kişinin, üç kişinin, dahası, bir köyün konuşması. Dahası, yalanın dallanıp budaklanması. Öyle ya, yalana bir cümle eklemekten daha zevkli ne olabilir. Kötü mü, kendi büyüklüğünde bir yalanım işte, kelime`yim ben.`
2000 yılı `Sait Faik Hikaye Armağanı` sahibi genç öykücü Faruk Duman, yeni öykülerini topladığı Nar Kitabı`nda imgelerle yüklü bir dünyaya götürüyor okurunu. Cenkler anlatıyor, düğün-dernekler, masalsı aşklar, hatta masallar; konaklarla, savaşlarla, atlarla, kılıçlarla, köpük köpük sevdalarla örülü topraklarda dolaştırırken, alışılmadık bir biçemde ama son derece ustalıkla kullandığı ölçülü, şiirsel diliyle şaşırtıyor.