Namazla devamlı mürakabe altında olduğunun farkında olan bir insan: “Beni Rabbim her an görüp gözetmektedir. Ondan hiçbir şeyi gizlemem mümkün değildir. Daha biraz önce onun huzurunda O`na söz verdim, dua ettim, yalvardım, yakardım. Beni sırat-ı müstakimden ayırma dedim. Şimdi günah işleyemem.” deyip kendini günaha girmekten korur.
Ayrıca namaz; vücuttaki kan gibidir, nasıl ki kan sağlıklı bir kalp, damarlar vasıtasıyla bütün vücuda hayat verirse, namaz da samimiyet ve huşuyla kılındığında bütün azaları ıslah eder. Bu sayede mümin, bütün varlığıyla yaratılış gayesine uygun yaşamaya başlar. Neticede işte böyle ihlasla huşuyla kılınan namaz insanı kötülükten alıkoyar. İnsan için kalkan olur. Aksi takdirde o namaz insanı fuhşiyattan ve münkarattan men etmez.
Peygamberimiz (S.A.V) buyuruyor ki: “Kimin namazı kendisini fuhşiyattan ve münkarattan alıkoymazsa o namaz kişiyi ancak Allah’tan uzaklaştırır.”