Denilebilir ki, Hayrabad, Nabi`nin edebiyat tarihinde en az dikkate alınmış eseridir. Yazıldığı dönemde çok beğenildiğini Şeyh Galib`in öfke ve küçümseme dolu mısralarında görebildiğimiz mesnevi, 19, Yüzyıldan itibaren Nabi`ye yakıştırılamayacak; terkiplerle dolu ağır dili, kurgusunun basitliği, şairin yaşına başına uygun olup olmadığı tartışılacaktır.
Tanzimatçılar Şeyh Galip`e hak vermektedir. Ziya Paşa, hikemi şairin Hayrabad`ının kendisinin altında kaldığını düşünür. Gibb gibi şairin her alanda kalem oynatmasının gerçek yeteneği olan gazel şairliğine de ket vurduğunu düşünenler de az değildir. Gerçekten anlaşılması güç bir diğer husus, Hayrabad`ın metin neşrinin kitap olarak henüz yayımlanmamış olmasıdır. Türkiye`de bilhassa son yirmi yılda üçüncü sınıf şairlerin eserleri bile kitaplaştırılma yolunda giderken Hayrabad`ın göz ardı edilmesi şaşırtıcıdır.
Hayrabad: dili ve üslubuyla, taşıdı mesajla, kat ettiği yolla, büründüğü çehre ve kuşandığı değerlerle kendi dönemeini ifade eden eserlerdendir. Belki bu yüzden çağdaşlarınca çok sevildi, Şeyh Galib`i böylesine kızdıracak kadar el üstünde tutuldu. Hayrabad, bugünün okurlarına geçmişin rüzgârını taşır ancak.