“Müzik ve politika her zaman iç içeydi.”
Politikacıların ısmarladığı yapıtlar ya da devrimcilerin bestelediği marşlar her zaman politik değil miydi? Bugün hâlâ türküler ve şarkıların Türk, Ermeni ya da Rum kökeni üzerine tartışmaların sürüp gitmesi politik değil midir?
Mozart`ın senfoni ve konçertolarında arayıp duracağımız politika, operalarında göz çıkarır. Senfonileriyle politikaya göndermeler yapan Beethoven sonuncusunda politikayı dillendirir. Özgürlük operalarının bestecisi Verdi, aynı zamanda politikacıydı.
Wagner, Komünist Manifesto`dan sadece bir yıl sonra Sanat ve Devrimʼi kaleme aldı; Müzikte Yahudilik kitabıyla, bizzat torunu tarafından, Yahudi karşıtlığının bayraktarlığıyla anıldı; Hitler ve Nazilerce baş tacı edildi. Mascagni ömrünü İtalyan milliyetçiliğine, şovenizmine ve faşizmine hizmet ile tüketti. Tescilli faşistler Furtwangler ve Karajan`ın yönettiği pek çok yapıtın kaydı, bugün hâlâ en iyi yorumlar arasındadır.
Şostakoviç müziğine gizlenirken, Stalin onun bestelerini ideolojisi için kullandı. Hans Eisler ve Kurt Weill komünist olduklarını asla saklamadılar. Pete Seeger, McCarthy döneminin cadı avında insanlık onurunu asla yitirmedi, hiç kimsenin ismini vermedi. Cem Karaca o kadar politikti ki nihayetinde nasibine politik bir yargı düştü: "Dönek."
Sonuçta müzik de hayatın bir dili ve dile getirilecek şeyler arasında politika da var. Fırat Kutluk bu dile gelişin nasıl gerçekleştiğini müzik ve politika ilişkisi ve işlevselliği üzerinden çözümlüyor. Müzik ve politika bugün de iç içe.