Lakin bazen umudumu yitiriyorum sevgili. Bir çocuk ağıtı duyuyorum örselenmiş tarafımda. Kırık cam parçacıklarına benzeyen hülyalarımı süpürüyorum elimin tersiyle. Soruyorum kendime *Aynı şehirde yaşarken gurbeti solur mu insan?* diye. Kendimi, kirpiklerinin arkasına gizlenmiş o kehribar renkli gözlerinin bakışlarında hapsedilmiş hissediyorum. Yanlış anlama sevgili, hiçbir şikâyetim yok bu durumdan. Asla nedamet hissetmiyorum. Bu gönüllü bir teslimiyet, ömür boyu sürecek olan.
Haberin yok tabii, gecenin koynunda ne kadar yalnız olduğumdan. Bilmiyorsun o saatlerde hasretinin yüreğimi nasıl derbeder ettiğini ve benim vuslata dair umutlarımla kavuşacağımız o günü hasretin gergefine nakış nakış işlediğimi. Geleceğe dönük hülyalarımla bütünleşerek acı çeken ruhumu köpük köpük yıkadığımı, elemi yüreğimden usul usul elediğimi, nereden bileceksin Müzeyyen?
Ben acıyla baş etmeyi öğrendim. İzin ver senin acılarını da kucaklayıp yaralarını sarayım. Huzur beşiğinde mutluluk ninnileri söyleyeyim kulağına ve sen hiçbir şey düşünmeden uyu mışıl mışıl.