Gerçek olaylardan esinlenilmiş bir yaşam hikâyesi…
Ve şarkıyı bitirir bitirmez hüngür hüngür ağlıyordum. Bu davranışıma kimse akıl sır erdiremiyor, bu kadar hüzünlü olmamın önüne geçemiyorlardı. Aslında bana göre böyle olmam gayet normaldi. Çünkü şarkılardaki hüzün, ister istemez içime işliyordu. Evdekiler ise beni uğursuz olarak görüyordu. Annem *Allah sonumuzu hayır etsin! Bu kız kendi kaderine, kendi yaşayacaklarına mı ağlıyor?* diye kendi kendine soruyor ancak elinden bir şey gelmiyordu.
Sanki iki mevsimi aynı anda yaşıyor gibiydim. İçim yaz kadar kavurucu, dışım kış kadar ayazdı. Gözlerim hala kapalı bir haldeyken yakıcı öpüşlerini hissediyordum. Bizi gittikçe esir alan büyük bir yangının içine doğru çekiliyor, bundan büyük bir haz alırken daha da çok yanıyorduk. Ateş böceklerinin aksine kor ateşlerde mahvolmuyor, her seferinde yeniden doğuyorduk.