"Fethi`nin her şehrin kendine has bir kokusu olduğunu söylemesi mümkün olsa bile, İstanbul`un kendine has kokusunu duyabilmesi için Sirkeci`ye giderken yolu üzerindeki derneğe şöyle bir uğrayıp Murat`ın arkadaşları arasında ilk o gün gördüğü bordo hırkalı kızı düşünerek oradan ayrılması ve kirayı ödeyip ev sahibinin iş yerinin bulunduğu handan çıktıktan sonra köprüye kadar yürüyerek balık tutan kalabalığın arasında bulduğu bir boşluğa sığınıp düşünmesi gerektiğini bildiği söylenemezdi."
"Ses dağılıyor, dağıldıkça coşup kanatlanıyor, bir kuş sürüsü havalanıyor; kanat çırpışları, rüzgar uğultusu, çığlıklar, uzaklara, karanlığın önüne kattığı ağartıya doğru uçuşuyor… Sürükleniyor… Kuşlar küçülüyor, iyice ufalıyor, görünmez oluyor… Bir çağıltıyla beraber derlenip tekrar dağılıyor. Kıyıda bir cümbüş başlıyor. Gölgeler dans ediyor. Küçücük bir delik, onlarca, yüzlerce karıncayı kendine çekip yutuyor… Derken ses toplanıyor… Kısılmaya başlıyor, kısılıyor, kısılıyor, dalgalar sakinleşiyor, köpükler yavaşça sönüyor… Sönüyor, sönüyor, köpüklerin sesi duyulmaz olunca, ses susuyor…"