Sara Ahmed, Mutluluk Vaadi’nde arzularımızın ve mutluluğumuzun başkalarının mutluluğuna bağlı olması beklentisinin; “Sadece mutlu olmanı istiyorum” ve “Sen mutluysan ben de mutluyum” gibi gündelik söylemlerin sonuçlarını ele alıyor. Çağdaş toplumdaki mutlu olma baskısı ve zorunluluğunun kültürel eleştirisine odaklanan Ahmed, mutluluğun insanları yaşamda bazı tercihler yapmaya iten ve bazı tercihlerden uzaklaştıran bir karar olduğunu söyleyerek, mutluluğun yaşamlarını belli bir şekilde yaşayanlara verilen bir vaat işlevi gördüğü tespitinde bulunuyor.
Ahmed, mutluluğu tüm yönleriyle incelerken antikçağ düşünürlerinden, tesir ve tutkular üzerine on yedinci yüzyılda yazılanlara, on sekizinci yüzyıldaki erdem ve eğitim konulu tartışmalardan ve on dokuzuncu yüzyıl faydacılığına kadar uzanan düşünsel tarihten yararlanıyor. Feminist, ırkçılık karşıtı ve queer eleştiriler yoluyla mutluluğun nasıl toplumsal baskıları meşrulaştırmak için kullanıldığını ve o baskıya karşı gelmenin nasıl mutsuzluğa yol açtığını da gösteriyor. Argümanlarını edebiyat ve sinema okumalarıyla da pekiştirerek mutlu olma zorunluluğunun dayattığı ahlaki düzeni eleştiriyor ve sorguluyor.