İlla ki sınıflandıracağım diyorsanız insanları; ikiye ayrılırlar. *Mut*lu olanlar ve *mut*suz olanlar…
İnsanların bütün yaşamı bu kavramın çevresinde şekillenir. Bazıları *mut*lu olmanın her şeyden değerli olduğunu söylerken, bazıları ise *mut*suz da mutlu olabildiklerini iddia ederler.
*Mut*unuz varsa, *mut*lu, yoksa *mut*suzsunuzdur!
İşte, *mut*lu olduğunu iddia ettiği zamanların birinde, karısını ve çocuğunu yitiren bir adamın *mut*la olan savaşını anlatıyor bu roman.
*İnsanlığın yeryüzüne bunca yıldır hakim olmasına rağmen, barış sağlanamıyor, gerçek aşklar yaşanamıyor, birileri hâlâ dolaylı ya da dolaysız bir yoldan esaret altında yaşıyorsa; bırakın şu lanet olası mutluluktan bahsetmeyi, bırakın yaşamı yaşamayı. Çünkü bu dünya üzerinde yaşayan hiçbir insan bu dünyada yaşamayı hak etmiyor!* sözlerini sarf eden bu adama *merhaba!* deyin.
Yaşadığı trajedi sonrası kabuğuna çekilen ve mutsuzluğuyla mutlu olduğunu düşünen kahramanın tutarsızlıklarla yaşadığı yaşamının iniş ve çıkışlarını okuyacaksınız. Sürekli mutsuzluk naraları atan ve ufak bir *mut*la karşılaştığında bile umutla peşinden koşan kahramanın hayal kırıklığının boyutuna ve sonucuna şaşırıp; bir hayatın ne kadar zor olabileceğine hayretle tanık olacaksınız.