Tükendi
Stok Alarmı19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başı, Osmanlı coğrafyasında önemli siyasal ve toplumsal dönüşümlerin yaşandığı bir dönemdir. Bu dönüşümlerden bazıları bireysel ve kitlesel din değiştirmeler de söz konusu olmuş, çeşitli zamanlarda ve çeşitli süreçlerle çok sayıda Ermeni Müslümanlaş(tırıl)mıştır. Müslüman aileler tarafından evlat edinilen bazı Ermeni çocukların ve gençlerin, 1915’te ölüm yürüyüşünden ve katliamlardan bu yolla kurtuldukları bilinmektedir. Yetişkinler, özellikle kadınlar arasından da, Müslümanlarla evlenerek kurtulanlar olmuş; daha istisnai durumlarda ise, bir ailedeki, mahalledeki veya köydeki Ermenilerin önemli bir kısmı Müslümanlaşma yoluyla hayatta kalmıştır. Bu şekilde kurtulan Ermenilerin bazıları, özellikle erkekler, ilerleyen yıllarda Ermeni aileleriyle tekrar bir araya gelmiş olsalar da, bu kişilerin pek çoğu, hayatlarının geri kalanını, aldıkları ya da kendilerine verilen Türk, Kürt, Arap isimleriyle, Müslüman olarak geçirmiştir.
Müslümanlaş(tırıl)arak hayatta kalan Ermenilerin hikâyeleri, yakın zamana kadar kendilerinde saklı kaldı; hiçbir tarih anlatısında yer bulamadı. Konunun üzerindeki örtü ancak son yıllarda, romanlar, hayat hikâyeleri, tanıklıklar ve tarihsel araştırmalarla aralanmaya başladı.
Hrant Dink Vakfı’nın Kasım 2013’te Boğaziçi Üniversitesi’nde, MalatyaHAYDer‘in girişimi ve Boğaziçi Üniversitesi’nin işbirliğiyle düzenlediği ‘Müslümanlaş(tırıl)mış Ermeniler’ başlıklı konferans, konunun kapsamlı bir şekilde, çeşitli boyutlarıyla ele alındığı, geniş katılımlı ilk akademik toplantı oldu. Konferansta sunulan tebliğler, açılış konuşmaları ve konferans kapsamında düzenlenen atölye çalışmasının sonuç raporunun yanı sıra geniş bir bibliyografyanın da yer aldığı kitap, bu alanda temel bir kaynak oluşturuyor.
*Pek çok tarihçi, 1915’te Müslümanlaş(tırıl)an Ermenilerin sayısının iki yüz bin civarında olduğunu tahmin ediyor. İki yüz bin değil, yüz bin olsun... Her birinin çocuklarını, onların çocuklarını ve torunlarını düşündüğümüzde, ortaya şöyle bir tablo çıkıyor: Bugün Türkiye’de yaşayan birkaç milyon kişinin bir Ermeni nenesi, dedesi, büyük halası, teyzesi, amcası, kayınvalidesi, kayınpederi var. Dolayısıyla, milyonlarca insana değen bir meseleden bahsediyoruz. Bu konferans, bu önemli konunun tartışılması için bize yeni pencereler açarken, bir yandan da 1915’te yaşananların insanî yönünü ve bıraktığı derin izleri anlamamıza yardımcı olacak, tarihle ve kendimizle yüzleşmemizin, yaşadığımız toplumun kültürel çeşitliliğiyle barışmamızın, farklı ayrımcılık ve şiddet türleri arasındaki ilişkileri görmeye başlamamızın da önünü açacaktır.*
(Ayşe Gül Altınay’ın açılış konuşmasından)