Safvet Nezihi, her ne kadar bağımsız bir yazar olarak tanınsa da romanlarında kullandığı dil ve yarattığı karakterler bakımından Edebiyat-ı Cedide Dönemi yazarlarının tesirinde kalmıştır. II. Abdülhamit Dönemi’nde edebiyat dünyasına giren yazar, eserlerinin çoğunu basın-yayın üzerindeki sansürün en yoğun olduğu yıllarda kaleme alır. Devrin ağır havasında bunalan diğer yazarlar gibi Safvet Nezihi de ülkedeki siyasî baskı yüzünden II. Meşrutiyet’in ilanına kadar yayımladığı romanlarda sosyal konulara değinememiştir.
1910’da basılan Müsebbib’te ise bir yandan II. Abdülhamit Dönemi yönetiminin bir ailenin üç kuşak bireyleri üzerindeki zulmünü dile getirirken diğer yandan da “hafiye teşkilatı, jurnalcilik, muhacir sorunu, kimi kurum ve kuruluşlardaki yozlaşmalar…” gibi dönemin siyasî ve sosyal sorunlarını çarpıcı sahnelerle göz önüne serer.
“Nedim Paşa elini küçük çantanın içine soktu. Anahtarı aldı. Rana’nın o anda vücudu baştan ayağa titredi. Üzerine koşmak, ona saldırmak için bir olağanüstü bir harekette bulundu. O sırada gözüne Paşa’nın konsol üzerine bıraktığı revolveri ilişti. Elini uzattı. Bu kurtuluş aletini kaptı. İstibdadın dönüşüne aracı olmak isteyen bu alçak ve sefil yaratığın üzerine sıktı, sıktı… Artık o bedbaht kadının kalbindeki ıstırap (volkan)ı patlamıştı.”