‘’Yüzyıllardır varoluşun gizemini; yaşamın amaç ve anlamını çözmeye çalışan insan, doğa olaylarından etkilendi; Güneş’in, Ay’ın, yıldızların varlığına ilişkin gerçek dışı düşünceler üretti, bunları dinselleştirip gelenekselleştirdi, sonrada bu inançların bağımlısı oldu. Böylece dinler araç edinilerek insanların yaşam biçimi şekillendirildi. Musa’nın bu oluşuma katkısı büyüktür. Ancak Musa’nın, Tanrısı adına söyledikleri, yaratılmış olan bir Tanrı’nın sözleridir, insanı da yarattığına inanılanın Tanrı’nın değil. O’nu dinleyen, O’na inanıp, O’nun yolundan gidenler, bir büyük yalanın tutsağı oldular. Onlar, aklı öne çıkartıp, gerçek dışı dini inançlarını da öteleyemedikleri sürece, Musa’nın ipine bağlı kalacaklardır.
Tanrı insana aklı vermiş olmakla, her bilinmezin ve sorunun da çözümünü insana bırakmıştır, gerisi yalan. Bu gerçeği de özgür bırakılan bir akıl kavrayabilir.’’
Yazar, bu kitabında dinler ve insan ile ilgili düşüncelerini sürükleyici ve sorgulayıcı bir üslup içinde anlatırken, ezber bozuyor; çoğu yerleşik kabullerin de tutarsızlığını ortaya koyuyor…