Tükendi
Stok Alarmı“Sahi yarın erkenden gitmeyeceğiz ikimiz de ise. Malum su parktaki gösteriden dolayı iki ana yol da kapalı. Sabah meditasyon yapıyorum biliyorsun Murat. Youtube’dan mantra dinleteceğim ikinize de beyler bir süre. Valla Murat sen de merak salsan keşke bu islere. Hem geçmişi deşmeyi, geleceği beklemeyi bırakıp anı yasarsın. Murat’ın eğlenesi geldi o an Eren’le. Demek ki namaza uyandıracaksın bizi uykunun en tatlı yerinde. Uğraşma benimle Murat.
Ofis öğleden sonra açılacakmış nasıl olsa. Kal da sabah keyifle bir kahvaltı yapalım beraber. Belki ise geçmeden önce bizim Ceren ve Ayşe’ye uğrarım. Hani ofisteki bizim deli dolu kızlar var ya. Ofis müdürüne de diklendiler geçen su ticketlar kesilecek dedikodusundan dolayı. Çadır atmışlar parka su bizim mor kadınlarla birlikte. Ne dersiniz biz de mi götürsek çadırlarımızı. Dışarıdan tencere tava sesleri yükseldi o. Sloganlarını işitti üst cadde boyunca yürüyen kalabalığın.
“Sahi Esma’nın katilleri nerede?” “Merhumu nasıl bilirdiniz?” Taşra, taşranın kentleşen görünümleri, beyaz yakalılığın yoksulluğu, “bireysel” ve “toplumsal“ vicdanın izinde kahramanın yüzlerce yıllık yolculuğu. Erinç Büyükaşık’ın ilk romanı “Murat Ka’nın Çoğul Tarihi” tam da bireyin kalabalıkların içindeki yalnızlığının çoğul bir sese dönüştüğünü, kahramanın aslında toplumsal bir vicdanın temsilcisi olduğunu ifade ediyor aslında.