Yaşanmış gerçek bir olayın öyküsü̈...Gaz ve Petrol alanında tecrübeli Türk mühendisler Libya uçağına binmek üzere İstanbul hava alanına Türkmenistan, Suudi Arabistan, Iran, Rusya ve Irak`tan gelmişlerdi. Libya`da Fizan çölünün sahil kenarındaki proje sahasının hemen yanında, kum tepelerinin arasında gizlenmiş halde, başka bir mülteci grubuna ait bir kamp sahası vardı... "-Göçmen veya mülteci kimdi? Asıl göçmenler, göçemeyip de kalan kırgınlar mıydı? Yoksa, göçüp de kalanları unutamayan göçmüşler miydi? Eşi haklıydı. Ülkelerini ve sevdiklerini silip unutarak göç edebilenlere ancak "göçmen" denilebilirdi. Bedenler ayrı ama gönüller bir arada ise kimin göçmen
olduğu da hiç belli değildi. Böyle kişiler aslında bedenen göçseler de ruhen hiç göçememiş kişiler oluyorlardı."
"-Kampın en küçük mültecisi olan Chipo`ya uğrayan herkes onun tombul yanaklarını çimdiriyor, kıvırcık saçlarını
okşuyordu. Genç mühendisler ile daha yaşlı şefler de sırayla onu omuzlarına oturtup, sahilde at gibi koşarak onu eğlendiriyorlardı. -Ertan seslendi; "-Yılmaz!.. Bunlar Afrika`daki iç savaş çıkmış ülkelerden Fizan çölünü̈ geçip buraya gelenlermiş. Buradan da Malta adası üzerinden İtalya’ya geçmeye çalışan kaçak mültecilermiş..." -Eşref devam etti; "-Dün öğleden sonra arabayla bizim ekibin çalıştığı üniteye gidiyordum. Çöp atık sahasının oradan geçerken birkaç kadın ve birkaç çocuk da bana ısrarla durmam için işaret edip el salladılar... Durdum...