"Howie’nin kafasında bu denizin bir görüntüsü belirdi. Jo-Beth’le paylaştığı kısa rüya sırasında orada süzülmüştü. Nazik bir dalgayla taşınmışlardı, saçları birbirine karışarak, bedenleri birbirine sürtünerek. Aşinalık, korkularını yatıştırdı. O denizde bir de ada vardır. Howie, çok uzaktan da olsa onu gördü. Adı Ephemeris. Güzel bir sözcük, güzel bir yer. Tepesi bulutlarla perdelenmişti ama etekleri aydınlıktı. Güneş ışığıyla değil, nurla. Orada olmak istiyorum, diye düşündü Howie, Jo-Beth’le beraber orada olmak istiyorum. Unut onu. Bana orada ne olduğunu anlat. Ephemeris’te ne var? Muhteşem Gizli Gösteri, diye karşılık verdi babasının düşünceleri. Onu da üç kez izleriz. Doğumda, ölümde ve hayatımızın aşkıyla yan yana uyuduğumuz ilk gece. Jo-Beth’le gittim ben! Oraya süzüldük, birlikte. Hayır. Evet. Bu da onun hayatımın aşkı olduğu anlamına gelir. Kendin söyledin. Ben onu unutmanı söyledim. Hayatımın aşkı o demek ki! Tanrım! Demek öyle! Jaff’ın peydahladığı bir şey âşık olunamayacak kadar lekelidir. Yozdur. O hayatımda gördüğüm en güzel şey. Seni reddetti, diye anımsattı Fletcher. Ben de onu geri kazanırım öyleyse." "Korku romanı ve sürrealist edebiyatın unsurlarını birleştiren Clive Barker’ın kitapları, Stephen King ile Güney Amerikalı romancı Gabriel García Márquez’in harmanıdır. Onun yarattığı dünyada en amansız korkularımız, kendi düşlerimizdeki gibi su yüzüne çıkar." -Boston Herald- "Dâhiyane bir yetenek... Tekinsiz olanı hiç kimse Clive Barker gibi yazamaz." -City Limits-