Kaldırım taşı koleksiyonu yapmıştım bir ara. Otobüsle seyahat
ettiğim nadir anlardan birinde tanıştığım sonra da ortalama bir
doğru ya da yalan üzerinden kurduğum arkadaşlığı, sorgulanabilir bir dostluğa
dönüştürdüğüm Ellenie ile paylaşmıştım sonra.
Taşlara hiç bu açıdan bakmadığını söylemişti. Her gün izlediğimiz onca nesne, biçim ve
durumda henüz görmediğimiz ne kadar çok şey var.
Algılanmayan yanları ile varlığını kabul ettiğimiz her şey, içinde
yüzlerce imge taşıyan sihirli birer kutu aslında. “Neden küçük
şeylerin altında büyük anlamlar arıyorsun” diye sormuştu bana.
Bu şehir tabutunu küçük yapar adamın. Bir yerinden başlayınca
anlarsın diye gülmüştüm bende. Gülmek kalıcı bir imgedir aslında. Yıllar sonra, bana şu
içinden oyuncak çıkan çikolataların
plastik kutusu içinde bir Truva atı gönderd