Günümüzde de yüz yüze geldiğimiz ulus-devlet tartışması, Kürt sorunu, otoriter devlet geleneği, insan hakları ve demokratikleşme sorunu, Ab’ye katılım süreci, YÖK, asker-sivil ilişkileri, eğitim alanlarındaki problemler, kamusal alan tartışmaları, siyasal partilerle halk ilişkileri, aydın dorunsalo, düşünce ve ifade özgürlüğü, siyasal katılım ve bütünleşme gibi krizlerin kökeninde de temel sorun olarak Türk modernleşme geleneğinin ideoloji ve ütopya arasında kalmışlığı vardır. Bir yanda devletin toplumu düzenleme gereksinmi gereği bir ideoloji olarak Kemalizm, diğer yanda topluma bunu kabullendirme/meruiyet gereği bir ütopya olarak Modernleşme. Özellikle demokratikleşme alanında Türk modernleşmesi, bu ikircikli yapı içerisinde toplumu düzenlemek ve kontrol etmek ideolojisi ile bireysel özgürleşim anlamında modernleşme ütopyası arasında ciddi krizler yaşamaktadır. Bu durum "ideoloji"nin "ütopya"yı yok etmesidir. Türk modernleşmesindeki bu ideolojik düzen kurgusu toplumu ve siyasayı kendi gerçekliğine kapatıeken devleti de modernleşmenin demokratik ve özgürlükçü yönüne yönelme açısından evrensel dünyaya ve evrensel değer ve ilkelere kapatmaktadır. Türk modernleşmesi, modenleşmenin en önemli boyutu olan, "evrensellik" ilkesini ret üzerine kurulu devrimci modernleşme geleneği içerisinde evrensel değerler (ütopya) karşısında içine büzülerek (ideoloji) bireyi topluma, toplumu devlete, devleti ed evrenselliğe kapatmaktadır. Bu süreç içerisinde sadece topluma yabancılaşmış birey veya devlete yabancılaşmış toplum değil, aynı zamanda evrensel dünyaya yabancılaşmış bir devlet ortaya çıkmaktadır. Bu eserde yazar, öncelikle batı modernleşme süreci olmak üzeri, modernleşmeyi krize dönüştüren ideolojik unsurları ve başta resmi ideoloji olmak üzere Türk modernleşme sürecindeki kriz alanlarını tartışmaya açmaktadır.